\r\n\r\n
Kahramanmaraş Valiliği, Sosyal Yardımlaşma Vakfı’ndaki değişim ve gelişimi izliyorum. Eksiklikleri yazdığımız gibi olumlu gelişmeleri de yazmaya gayret ediyorum. Zira güzellikler paylaşıldıkça çoğalır. Çıra, çırayı tutuşturmakla kendinden bir şey kaybetmez.
\r\n\r\n\r\n\r\n
Kısa adı ile SYD, artık kurumlaştı. Bir birim olmaktan öte işler yapmaya başladı. Şehrin yardıma muhtaç insanlarının taramasını yaptı. İyi bir veri tabanı oluşturdu. Vatandaşlık numarası ile girildiği zaman her yoksulun sayfası bütün raporlarıyla birlikte görülebilmektedir. SYD, sosyal devletin en önemli ayağını oluşturmaktadır günümüzde. Maraş merkezde yaklaşık 250 bin dosyanın takibini yapan vakıf, bir taraftan da yeni müracaatların saha araştırmalarını yapmaya çalışmaktadır. Burada her personelin fedakârca çalıştığını görmek insanı sevindiriyor. Toplumun en düşük kesimine hizmet veren bu yerde görev yapmak gerçekten kolay olmasa gerek. Her şeyden evvel sabırlı ve iyi bir iletişim uzamanı olmayı gerektirir. “Cahile laf anlatmak deveye hendek atlatmaktan zordur.” Bu çağda cahil olur mu demeyin. Çağımızın cahili, köylü kurnazlığı, şehir şeytanlığı SYD çalışanlarını profesyonel olmaya mecbur ediyor.
\r\n\r\n\r\n\r\n
Zaman zaman personele bağıran, tehdit savuran, şikâyet yağdıran, hatta cam çerçeve indirenler ve personeli tartaklayanlar da olmaktadır. Amirler burada çalışanların güvenliği için bir şeyler yapmalıdır. Burada yaşanan polisiye olaylar, üstü kapatılıp basına yansımasa da artık herkesin sıradan gördüğü olaylar olmuştur. Çalışanlar bu durumu iyice kanıksamışlar gibi görünmektedir. Belki de çaresizlikten ve korkudan. Devlet çalışanını korumaktan aciz mi. Evet aciz maalesef. Şu bir gerçek ki burası yoksulu doyuran, giydiren, yaşatan bir yerdir. Devletin şefkat ve yardım elidir. Ciddi bir kaynak buradan yoksul halka ulaştırılmaktadır. Burasının güvenliksiz olması düşünülemez.
\r\n\r\n\r\n\r\n
SYD’nin son yıllar dikkat çeken bir tarafı daha var ki her kurumda olmayan akademik çalışmalar burada göze çarpmaktadır. Hemen sayalım kim ne çalışmış: Ayhan Domurcukgül, “Yoksullukla Mücadelede Kamu Kurum Ve Sivil Toplum Kuruluşlarının Rolü”, Yusuf Güler, “Yoksulluk Kültürü Ve Kahramanmaraş SYD Örneği”, Mehmet Kırkgeçit, “II. Abdülhamit Sosyal Devlet Anlayışı”, Mehmet Akif Karataş,“Vakfın Verdiği Projelerin Analizi” Kadir Bozlak, “Entelektüel Sermayenin Ölçülmesi Ve SYD Örneği” konulu tezleri çalışmışlar. Emin Ayiş’in ise yüksek lisans eğitimi sürmektedir.
\r\n\r\nBurada yapılan yüksek lisans çalışmalarının hepsinin Sosyal Yardımlaşmayı, bilimsel anlamda açacak ve temellendirecek olması, kurumlaşmayı ve kurum kültürünü geliştirmeye yönelik olması dikkati çekmektedir. Çalıştıkları kurumu böylesine anlamlı çalışmalarla yücelten bu personeli takdir etmemek elde değil.
\r\n\r\n\r\n\r\n
Bu çalışmaların ne anlama geldiğine bir bakalım kısaca:
\r\n\r\n\r\n\r\n
Kurum Müdürü Ayhan Bey’in, yoksullukla mücadelede diğer kurum ve kuruluşları araştırması, başında bulunduğu kurumu onlarla kıyaslaması, onların çalışma yöntemlerini öğrenmesi başarılı bir yönetici olmasına önemli bir katkı sağlayacaktır. Yine bu çalışmasında; Eğitimli insanların ekonomik bakımdan daha iyi imkânlara sahip olduğunun, vakıftan yardım almadıklarının, yardım talebinde bulunanların ise eğitim seviyesi düşük insanların olduğunun görülmesi, yoksulluğu yenmede eğitimin önemli olduğunu anlatması bakımından çok önemlidir.
\r\n\r\n\r\n\r\n
Yusuf Bey’in, şehrin yoksulluk kültürü üzerine yaptığı araştırma bir saha çalışması olarak önemli veriler ortaya koymaktadır. Sonuçta üzerinde ciddi düşünülmesi ve tartışılması gereken şöyle bir sonuç ortaya koymuş: “Toplumda yardım almak bir kültür, bir yaşam biçimi olmuştur.” Üretmeden, yardım dilenerek yaşama anlayışının, her geçen günü arttığını gösteren bu çalışma, kendi sahasında yeniler içermektedir.
\r\n\r\n\r\n\r\n
Mehmet Akif Bey’in, vakfın gerçekleştirdiği projelerin ne işe yaradığını, sonuçlarının neler olduğunu ortaya koyması bakımından önemlidir. Burada da; Projelerin kurtardığı insan sayısının çok sınırlı olması dikkat çekmektedir. Vakfın dağıttığı kaynakların, daha verimli; kalıcı, uzun vadeli ve fakirliği çözecek şekilde nasıl kullanılabileceğinin ipuçları görülmektedir.
\r\n\r\n\r\n\r\n
Mehmet Kırkgeçit’in çalışması da kendi alanında yapılan bir ilktir. İkinci Abdülhamit zamanında yapılan sosyal kurumlar ve bunların yoksullara, kimsesizlere nasıl sahip çıktığını anlatan bu çalışma, yardımlaşmanın geçmiş örneklerini ortaya koyması bakımından çok önemli bir çalışmadır. Şöyle bir mesaj vermektedir: “Geçmişini bilmeyen geleceğin de bilmez. Nerden geldiğini bilmeyenler nereye gittiğinde bilmezler.”
\r\n\r\n\r\n\r\n
Sosyal Yardımlaşmada çalışan bu arkadaşların yaptıkları yüksek lisans çalışmaları, kendilerini geliştirdiği gibi; onlara akademik bir bakış açısı ve üslup kazandırdığı gibi çalıştıkları kurumun da daha başarılı olmasına şüphesiz katkıda bulunacaktır. Başarıların devamını dileriz. Darısı diğer devlet dairelerinde çalışanlara… Memur zihniyeti başka nasıl değişir ki... İltifat yerine tecyinin yapıldığı devlet memuriyetinde, idare de zihniyet değiştirmeli, başarıları ödüllendirilmeli birazda…
\r\n\r\n\r\n\r\n
Zira
\r\n\r\n“iltifat maarifte tabidir.
\r\n\r\nİltifat edilmeyen marifet zayidir.”
\r\n\r\n\r\n\r\n
Gerçi;
\r\n\r\nŞemsi şita: Kış güneşine,
\r\n\r\nCilve-i nisa: Kadının cilvesine,
\r\n\r\nİltifat-ı Ümera: Amirlerin iltifatına,
\r\n\r\nALDANMA demişler, eskimezler…
\r\n\r\nKim ne derse desin. Tek bir şeye ihtiyacımız var: Çalışmak…
\r\n