“Ya anlatan ya dinleyen olunuz. Üçüncüsü olmayın helak olursunuz!” Eduson’a bir konferansta, “çık bir de sen konuş” demişler. O da ben konuşma bilmem. Ne biliyorsam sizden dinlediklerimdir. Ben bir süngerim aslında. Tüm konuşulanları çekerim içime, özümserim. Kaydederim” demiş. Söz dinleyen ne evlat kaldı, ne de baba. Ne öğrenci kaldı ne de öğretmen. Herkes pancar motoru gibi lav lav konuşuyor. Ya da konuştuğunu sanıyor. Bilenlerin konuşmasına bir türlü sıra gelmiyor, fırsat verilmiyor. Ya da bilenler konuşturulmak istenmiyor. Gerçek bilinir, maske yarılır, takke düşer kel görünür diye. Söz hakkı cahilde olursa dinleyenler helak olmayı hak ediyorlar demektir.
\r\n\r\nİnanç sahipleri kategorize edilirken İslam üç gruba ayırır. Müslüman, münafık, kâfir…
\r\n\r\nHz.Peygamber, münafığın üç alameti var. “Konuşursa yalan söyler. Emanete ihanet eder. Söz verirse sözünde durmaz.” “Söz gümüşse sukut altın.” Gümüşleri toplayan kaç altın adam var aramızda. Mehmet Akif, “Kaç hakiki Müslüman gördümse hepsi makberdedir/Müslümanlık bilmem amma galiba göklerdedir” derken zamanın fendine dikkat çeker. “Hasta bir asrın, alil bir uzvun tabibi Kur’an” hakikatine işaret eder. Öyle bir toplum olduk ki, ne Müslüman ne münafık, ne kafir. Ancak artık cehennem laboratuarında ayrışır altın, teneke, bakır, gümüş…
\r\n\r\nSosyologlar toplumda dört grup insandan bahsederler. Birinci grupta akıllılar var. Bunlar kendilerini yetiştirmiş, gelişmiş insanlardır. Üretirler, kazanırlar, kazandırırlar. Kazan kazan formülü ile yaşarlar. Kendi ayakları üzerinde hür ve bağımsız yaşarlar. Kişilik ve kimlik sahibidirler. Yukarlarda bir yerde dururlar.
\r\n\r\nİkinci grupta aptallar vardır. Bunlar hem kendileri kaybeder, hem çevrelerindekilere kaybettirir. Meşhur ayı hikâyesinde olduğu gibi; ağaç altında uyuyan sahibinin yüzüne konan bir sineği kovalamak için, yerden bir kaya alıp sineğe vuran, efendisinin kafasını ezen, aptal ayı gibi zararlı olurlar. Bunlara çok dikkat etmeli.
\r\n\r\nÜçüncü grupta saflar vardır. Bunlar kendileri kaybetse de çevresindekilere ve ülkelerine kazandırır. Zeki olanlar bunları farkında olmadan kullanılırlar. İşi bitince kenara itilirler. İhtiyaç halinde tekrar devreye sokulurlar.
\r\n\r\nDördüncü grup da ise Haydutlar vardır. Bunlar herkese kaybettirir. Herkesin yolunu keser, ayağını kaydır, hep kendileri kazanırlar. Kazanmak için bütün gayri meşru yolları mubah görürler. Herkesi kullanırlar. Harcarlar. Atarlar. Kendileri kazansın yeter ki. Ego ve libidoları yüksektir. Şişkin göbekleri olsa da gözleri cehennem çukuru gibi açtır. Doymak bilmezler. Acımasızdırlar. Haydutlar, bal kovanını bir parmak bal için yakarlar. Din, devlet, millet, umurlarında olmaz. Önemli olan kendisidileridir.
\r\n\r\nAlex Carl’ın dediği gibi insan bir mechul. Anlaşılması zor oldur. Toplumu çözümlemek daha zordur. Kanunlar kırmızı çizgiler cizse de, güçlüler için kanun yoktur. Haydutlar gibi. Konfiçyüs, “ kanunlar bir ağdır.Bu ağa hep küçük ve zayıf sinekler takılır kalır.Büyük ve güçlü sinekler ise deler geçer.”
\r\n\r\nSon sözü evrenin efendisi Hz. Peygamber söylesin: “Bir toplumda bir güçlü, bir zengin suç işlerde cezalandırılmazsa, Fakir ve güçsüz bir suç işleyince de ağır cezalara çarptırılırsa kıyameti bekleyiniz!”
\r\n\r\nYukarıda belirttiğim gibi,üçüncüsü ya da dördüncüsü olanlara dikkat etmeli.Ya da biz hangi grup içindeyiz bunu sorgulamak gerekir.
\r\n