Emret başkanın diye bir tv dizisi vardı. O filimde, yeni bir bakan göreve başlar. Memurunu çağırır. Kendi siyasi taraftarlarından gelen bir isteği ona iletir, emir verir. Memur, “emret bakanım” der. Ama memur, bakanın emrini yapmaz. Sonra memur şikâyet edilir. Bakan tekrar memuru çağırır, “duymadın mı sen, benim emrimi niye yapmadın” der.
\r\n\r\nMemur o meşhur cevabı verir: “Efendim, ben devletin memuruyum. Bakanın memuru değilim. Her bakana göre işler yapılmaz. Devletin kanunlarına, yönetmeliklerine göre iş yaparım” der.
\r\n\r\nHer dönemde iktidarla muhalefet çarpışır. Arada kalanlar bu çarpışmadan hep zarar görür. Kişiler politize oldukça doğallıklarını kaybediyorlar, gerçek kişiliklerine, dünya görüşlerine hatta iman esaslarına aykırı davranmaktan da çekinmeyebiliyorlar.
\r\n\r\nNeden böyle davranıyorsun dediğimiz zaman da “bu iş başka, siyasetin doğası, işleyişi böyle” deniyor, savunma mekanizmaları devreye giriyor. İnsanın kişiliği ile (menfaat gereği) politik duruşunun çelişmesi ne kadar acı verici bir durumdur.
\r\n\r\nHer geçen gün bir yerden makam, apolet, etiket kapmak ya da aferin almak ya da bazı makamlara yakın gözükerek, kendini güvene almak eğilimi revaç bulmaktadır.
\r\n\r\nPolitik misyonu olanlar da bu tipleri iyi bildikleri halde, egolarına iyi gelen renkli haplar gibi çevrelerinde dans etmelerine izin vermekten bir türlü vazgeçemiyorlar.
\r\n\r\nPolitikanın jakoben ve ballı kulvarı bir çok kişiyi ki bunların çoğu işi gücü olmayan, bedavadan mal, makam sahibi olmak isteyenler ya da ömrünün son deminde son bir şarkı söylemek isteyenler, rüzgar gülü gibi hemen siyasi kulvarlarını değiştiriveriyorlar.
\r\n\r\nBürokrasideki amirlerin, memurların, polisin, savcının, sivil toplum kuruluş temsilcilerinin Ankara rüzgârına göre pozisyon belirlemesi, ona göre gardlarını alması, politik kavgalardan uzak insanları da bir kulvarda; iktidar kulvarına yakın sokaklarda dolaşmaya mecbur etmektedir.
\r\n\r\nMahkemeye intikal eden bir davanın, hangi grup, tarikat, cemaat, parti çevresinden geldiğine bakma eğiliminin oluşması, insanı, dava sonucunun, yargılanmadan belli olduğu kaygısına götürebilir.
\r\n\r\nİdareye yansıyan bir dilekçenin, hangi politik çevreden geldiğine bakılması, idarenin tarafsızlığına, güvenine gölge düşürebilir.
\r\n\r\nSeçimlerle idari görevlere gelenlerin, bürokraside devletin memurluk işlerini yapanların, halkın güvenliğini sağlayan kolluk kuvvetlerinin, adaleti ayakta tutmakla vazifeli yüksek karakterli savcıların ve hâkimlerin, her türlü politik düşüncelerden arınmış olarak, salt insan hakları ve hukuk devletinin gerekleri doğrultusunda hareket etmeleri beklenir.
\r\n\r\nAksi halde politize olmuş bir hâkim, adil karar vermez. Hukuku, politik çıkarların bir aracı haline getirmiş olur. İnsanlar, haklarını adalette arayamazlarsa illegal yollarla arama yoluna gideceklerdir. Hukuk, toplum vicdanını rahatlatma yerine isyanına sebep olabilir.
\r\n\r\nBürokratik görevlerdeki insanlar, politik çevrelere şirin görünerek, onlardan yüksek bir paye kapmak için ya da mevcut konumlarını korumak için devlettin gücünü, idari yetkilerini bir siyasi grubun arzuları doğrultusunda kullanırsa, devlete olan güven sarsılır. Halk, dağdaki eşkıyanın adaletine imrenir hale gelebilir.
\r\n\r\nDevletin hiçbir memuru, kolluk kuvveti görevlisi, adalet binasının direkleri savcı ve hâkimler her türlü politik tutum ve davranıştan arınmış olması beklenir. Okula, kışlaya, adalete ve camiye siyasetin girmemesi gerekir. Yoksa hak-kukuk ihlallerinin önüne geçilemez. Bir politik afet toplumu kasıp kavurur. Kimse ağzını açıp gerçekleri söyleme cesareti gösteremez. “Rüzgâra karşı tükürülmez” diye düşünür. Üstüne tır gelecekmiş gibi hisseder. Bastırılmış, susturulmuş, hak arama umudunu kaybetmiş bir toplumda, grizu patlamalarına benzer olaylar gelişebilir. Güçlü iktidarlardan daha çok hak ve adalet dağıtması beklenir. Böylece daha uzun ömürlü olması hesaplanır. İnsanlara, kimin adamısın diye bakılması hastalığı Allah’ı kızdırır ve “Hepsi benim adamım” dedirtir.
\r\n\r\nOsmanlı, kendinden olmayana “zımmi” yani “ bize malınla, canınla, namusunla zimmetlisin” demiş. Dünyanın bütün gayri Müslimlerini, Müslim yapma mümkünatı olmadığı gibi, bütün futbol taraftarların da Beşiktaşlı yapma imkânı olmaz. Maç rakiple oynanır. Rakip yoksa da bulunur. Spor takımlarının dahi politize olması, sahayı rakipsiz bırakabilir.
\r\n\r\nBir grubun değil, bir milletin ve devletin adamı olmalı sadece insanımızı değil, bu ülkenin kedisini, köpeğini, akrebini, yılanını dahi kutsal bilmeli. Öyle hizmet etmeli.
\r\n