Müslümanların en büyük sorunu geçmişten beri münafıkların açtığı tahribattır. Bunun en tabi sonucu da tefrikadır. Tefrikayı başarmanın yolu da iftira, gıybet, yalan, yalancı şahitlik, laf taşıma, adam gammazlama işleridir.
\r\n\r\nHz.Aişe’nin “ifk”(iftira) hadisesinde yaşadıkları, İslam Tarihi’nin ibret levhalarından biridir. Hz.Aişeye iftirayı basanlar, namusuna hiç çekinmeden dil uzatanlar yine Müslüman kılıklı, kendilerini sahabe olarak niteleyen kimselerdi. Bunlar gerçek mü’min mi, gerçek sahabe mi, dillerinin açtığı yaraya bakılarak hala tartışılmaktadır. Daha doğrusu ayetle bildirilmeseydi onların münafık olduğunu kimsede bilemeyecekti.
\r\n\r\nHakkında ayet gelmeseydi Hz.Aişe kendini anlatamayacaktı. Kimse O’nu dinlemeyecekti. İfk olayının gerçek yüzü, münâfiklarin, Medine'de güvenli bir yurt edinen ve günden güne gelişen İslâm toplumunu parçalamak için İslâm peygamberinin aile mahremiyetini hedef alarak, başvurdukları bir aleyhte propaganda ve karalama hareketinden başka bir şey değildi aslında. Ama zayıf karakterli Müslümanlar da münafıkların uydurduklarını her yere yaydılar. Hz.Aişe’yi öldürseler daha iyi idi. İlahi ikaz gecikmedi mü’minlere:
\r\n\r\n“Ne olurdu, onu isittiginiz zaman: Bunu söylemek bize yakismaz! Sübhanallah! Bu büyük bir bühtandir deseydiniz ya!....”(en - Nûr, 24/11-20).
\r\n\r\nHz.Peygamber Hz.Aişe’yi babasının evine göndermiş kederler içindeydi. Büyük üzüntüyle Hz. Âîse’nin baba evine gittiğinde, Allah O’nun temizliğini su ayetlerle Resulüne bildirdi:
\r\n\r\n“O Iftira haberini getirenler, sizlerden bir zümredir. Onu siz kendiniz için bir ser sanmayınız. Belki o, sizin için bir hayırdır. Onlardan herkese kazandığı günah vardır. Günahın büyüğünü yüklenen kimseye de büyük bir azap vardır. Ne olurdu o İftirayı işittiğiniz zaman, erkek ve kadın müminler, kendi nefislerini kıyas ederek hüsnü zan etselerdi de; bu açık bir İftiradır deselerdi!”
\r\n\r\nGünümüzde içinde yaşadığımız Müslüman görünümlü dini grupların fertlerinin, birbirleri hakkında yaptıkları kara propaganda, başkalarının namusuna dair çıkardıkları dedikodular, yalan, gıybet ve iftiralar toplumu içten içe kemirmektedir. Manevi hastalıklara yakalanan, maneviyat meczupları, dillerini kılıç gibi bileyerek, masum insanları yaralamaya, karalamaya, onları topluma çıkamaz hale getirmeye var güçleri ile çalışıyorlar. Hepsini hayretle izliyorum. Allah’ım hepimizi Müslüman kılıklı, kalleş münafıkların şerrinden korusun. Yüzlerine tükürsem acırım tükürüğe… Yalancının, yılancının şeytanla dansını, can özünden çekilmiş besmele ile yapılan bir dua cevşen gibi bozar. Bu münafıklar üzerine, nas-felak, üç ihlâs bir Yasin-i Şerif, bir Fatiha okuyup bir avuç toprak serpelim. Vay o insanları dilleriyle çekiştirip kaş göz işaretleriyle alay edenlerin epsine. Onlar Hutameye girecekeler.” (Hümeze suresi) Bunlar ayetten hadisten anlamazlar. Bunların anlayacakları tek dil var: Kılıç… Sopa cennetten çıkmıştır. Nush(nasihat ile) ile uslanmayanın hakkı kötektir. Anlayana sivrisinek saz. Anlamayana sazı yuttursanız az. Dünya yuvarlak neylersin… Ömer neylesin. Millet zalum ve cehul…
\r\n\r\nDil yarası kuşun yarasından ağırdır. Gün gelir, keser döner, sap döner. Gün gelir hesap döner. Büyük deftere her şeyi yazanlar var. Gerçekten ucuz insanların sayısı arttı iyice.
\r\n