\r\nMeme kanseri dünyada ortalama her 8 kadından birinde görülüyor. Her yıl yaklaşık 450 bin kadın ise meme kanseri nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu oran ise tüm kadın kanserlerine bağlı ölüm nedenlerinin yaklaşık yüzde 15’i gibi yüksek bir rakam oluşturuyor. Acıbadem Adana Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Yavuz, bu oranın tüm kadın kanserlerine bağlı ölüm nedenlerinin yaklaşık yüzde 15’i gibi yüksek bir rakam oluşturduğunu söyleyerek, erken teşhisin önemi hakkında detaylı bilgiler verdi.
\r\n
\r\n
\r\nMuayene ihmal ediliyor
\r\n
\r\nProf. Dr. Sinan Yavuz, kadınlarda erkeklere göre çok daha sık görülen meme kanserinde erken teşhisin hem meme koruyucu cerrahi şansı doğurduğunu hem de hayat kurtarıcı bir tedaviyi mümkün kıldığını söylüyor. Prof. Yavuz, “Günümüzdeki tedavi yöntemleriyle uzun yaşam sürelerine ulaşılan bu hastalık grubunda, memenin korunarak radikal cerrahi tedavilerinin uygulanabiliyor olması bir kadın için çok önemli. Gerçekleştirilen meme kanseri farkındalık çalışmaları ile kadınların bilgi seviyeleri yükselse bile, erken teşhiste çok önemli bir rol oynayan mamografik tarama, hekim muayenesi ve kendi kendini muayene etme çoğu zaman ihmal ediliyor” diyor.
\r\n
\r\n
\r\nAğrısız ve büyüyen kitleye dikkat!
\r\n
\r\nMeme kanserinin en sık rastlanan belirtisinin memede ağrısız, zamanla büyüyen bir kitlenin hissedilmesi olduğunu söyleyen Prof. Sinan Yavuz, “Hastaların çok azında ağrı belirtisi de görülebiliyor. Daha nadir olarak memede çekintiler, deride kalınlaşma, şişlikler, deride tahriş ya da bozulmalar ve meme ucunun hassaslaşması veya içe dönmesi gibi belirtiler de olabiliyor. Sanılanın aksine, ağrı ve kanlı akıntı ileri evrelerde ortaya çıkıyor” diyor.
\r\n
\r\n
\r\nRutin tarama testleri atlanmamalı
\r\n
\r\nMemesini kaybeden kadının ruhsal sıkıntılar yaşamasının olası olduğunu belirten Prof. Dr. Sinan Yavuz, günümüzde uygun tarama testleriyle meme kanserinin erken teşhis edilmesinin hayat kurtarıcı bir role sahip olduğunu söylüyor. Prof. Dr. Yavuz, rutin olarak yapılması gereken testleri şöyle anlatıyor: “Ailesinde kanser öyküsü olmayan ve standart risk grubunu oluşturan kadınlarda 20 yaşından itibaren aylık kendi kendine meme muayenesine başlanması; 35 yaşından itibaren yıllık klinik meme muayenelerinin hekim tarafından gerçekleştirilmesi öneriliyor. 40 yaşından sonra 2 yılda bir, 50 yaşından itibaren ise her yıl mamografik tarama testlerinin başlatılması erken tanı için son derece önemli bulunuyor.”
\r\n
\r\n
\r\nAile öyküsü çok önemli\r\n\r\nProf. Yavuz, kadının anne veya kardeşi gibi birinci dereceden yakınının menopoz dönemi öncesi meme kanseri olması durumunda riskin çok daha fazla yükseldiğini söylüyor. Bu kişilerin ciddi bir tıbbi takipte olmaları gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Sinan Yavuz, konunun önemine şöyle değiniyor: “Birinci derece yakınlarında meme kanseri, yumurtalık kanseri, rahim kanseri, kolon kanseri ile prostat kanseri öyküsü olan kadınlar yüksek risk grubuna giriyor. Özellikle anne veya kız kardeşlerinde meme kanseri olan kadınlar yüksek risk altında bulunuyor. Aile bireylerinden en genç kanser teşhisi alan kişinin, tanı anındaki yaşından 10 yıl öncesinde tarama testlerinin başlatılması gerekiyor. Genel olarak ailede kanser hastalığı bulunan kadınlarda 25 yaş, klinik muayene ve tarama testlerinin başlatılması için en uygun dönemi oluşturuyor.”
\r\n
\r\n
\r\n \r\n