KOKLAŞA KOKLAŞA…


 

“Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa tanışırlar” kaynaşırlar, yaklaşırlar veya uzaklaşırlar. Koku alma duyusu hayvanlardan daha çok insanda gelişmiştir aslında. Kokunun insan davranışları üzerindeki etkilerinin çoğumuz yeterince farkında değiliz.

   Koku alma duyusu en önemli duyularımızdan biridir ve beynimizin duygu, hafıza ve yaratıcılığı etkileyen kısmında yer alır. Koku alma duyusu 24 saat boyunca çalışır ve hiçbir zaman “kapatılamayan” tek duyudur. Vücudun ilk ve en tanımlayıcı deneme mekanizmasıdır, bir ortamın iyi ya da kötü olduğunu fark etmenin en kısa yolu koku almaktır. Tabi insanın sinüzit gibi bir hastalığı yoksa burnu hassas ise tabi…
   İnsanda koku alması, hafızada önemli bir rol oynar. Ve duyguların %75’ini etkiler.

Beynin limbik sisteminde bulunan koku alma merkezi, hafızayı ve duyguları kontrol eder.  Aynı zamanda insanın iştahını, sinir sistemini, vücut sıcaklığını, stres seviyesini ve konsantrasyonunu etkileyen hipofiz bezi ve hipotalamusu da etkiler, harekete geçirir. Bu nedenle koku almak basit bir olay değildir. Koku alma duyusu hafıza, ruhsal durum, stres ve konsantrasyon ile yakından ilişkilidir. İstek ve arzuları tetikler. İlişkileri domine eder.     

  İnsanları birbirine yaklaştırır veya uzaklaştırır. Koku alma hayvanlarda olduğundan daha çok insanlarda kapsamlı bir etkiye sahiptir ve eş bulma ve tercih yapmalarında önemli rol oynar.

  Her insan genetik olarak belirlenmiş ve sadece kendine ait bir koku taşıyor. Canlıların çoğunda vücutlar arasında bir koku haberleşmesi mevcut. Bu vücutlardan salgılanan ve feromon denilen maddeler aracılığıyla olduğu bilimsel çalışmalarla ortaya konmuştur.

 Evlilikler güzel kokularla beslenip yaşatıldığı gibi kötü kokular ve ten uyuşmazlığı da ayrılıklara neden olabilmektedir. Bazı insanların vücudu, genetik yapısı kötü koku üretebiliyor, ne yapsa etse yine de kokuyor. Kimi insanlarında bedeni temiz ve çıkardığı koku güzel olabilir. Hazreti peygamber efendimiz gibi. Bu yüzden her çiftlerin, güzel ve etkileyici bulacağı bir koku bulmak, koku endüstrisinin bitmez tükenmez arayışına sebep oluyor.
  Güzel bir koku kişiyi canlandırıyor. Coşku, mutluluk, özgüven gibi iyi hissetme duyguları verebiliyor. Bazı kokuların yatıştırıcı, dinlendirici etkileri var. Kokusunu beğenmediğimiz bir yere bir daha gitmek istemiyoruz. Kokusu yüzünden yaklaşmak istemediğimiz hatta sırf bu yüzden görüşmekten kaçındığımız kişiler olabiliyor.
  Akıl, ruh hastalarının tedavisinde de gül kokusu kullanılmış. Türk tıp tarihinde İbn-i Sina ve Biruni gibi âlimler, gül’ü akıl hastalarının tedavisinde kullanmışlar ve hafızayı açtığını, belleği güçlendirdiğini görmüşlerdir.

  Alman araştırma grubu, denekleri gül kokulu bir odada uyuttuktan sonra gözlemlemişler; zekâ ve algılama seviyelerinin arttığını görmüşlerdir. Gülle beslenen farelerin hafızalarının güçlendiğini ispatlamıştır.

  Mevlana’nın da güzel kokuya önem verdiğini ve “Koku, gönül gözünü açar” diyerek hekimlere önerdiğini görüyoruz

  Mısır Kraliçesi Cleopatra’nın, güzel bir kadın olmamasına rağmen, rahiplerinin hazırladığı kokuların güzelliği ile nam salmasına neden olduğu bilinmektedir. Rahipler, gül’den yaptıkları esanslarla dini duygular üzerinde büyü, sihir etkisi yapmışlardır. Babil ve Çin kraliçeleri de çekici bulunmak için gül ve zambak kullanmışlardır.

  Güzel koku sürmeyi, pis ve kötü kokuları atmanın “sünneti seniyye” olduğunu her geçen gün unutur olduk. Cami, iş yeri, okul, hastane, ev ve tabi vücudumuzu latif, hafif, ruhumuzu okşayan doğal kokularla desteklemek gerek.

  Cadde ve sokaklarımıza, sümbül, nergis, gül, iğde, akasya, ıhlamur gibi kokulu bitkilerle süslemek gerek.

  Yazın Göksun’a geliniz, ıhlamur ağaçlarının altında oturup, ince belli bardaktan çay yudumlayınız. Güneşin sırmalar saçtığı ya da yıldızların göz kırptığı esrarlı vakitlerde, tılsımlı dakikalar hissederek… Zaman ve mekan içinde hoş kokularla, yarı sarhoş ruh haliyle, istikbale su gibi akarak… soft bir serin esintiyle ruhumuzu okşayan, gözlerimizin içine bakan ıhlamur ağaçlarının çiçekleri içinde cenneti hatırlarcasına…

Birbirimize güzel kokulara güzel davranmayı da denemek gerek daha sağlıklı, başarılı ve mutlu olabilmek için… Koklaşmayı, sadece hayvanlara has kılmayarak… Sünnetten öte farz bilerek…