NEDEN AĞLIYRUZ Kİ?
Fahri Kurt

Fahri Kurt

NEDEN AĞLIYRUZ Kİ?

30 Ağustos 2015 - 10:30

 

\r\n\r\n

Şayet ülkemizin dört bir yanında yüreklere ateş düşüren şehit haberleri Amerika’da olsa idi,  teröristlerin kökü kazınırdı. Anasının rahmindeki bile kontrol altına alınırdı.

\r\n\r\n

Hanımlar gibi oturup ağlamak, şehit cenazelerini, şaşalı merasim, seremoni ve ritüellerle kaldırmak yerine, imani-tevekkül duygularıyla avunmak yerine, savaşmayı bilebilseydik, barış hemen gelirdi.Bir daha da hiç gitmezdi.

\r\n\r\n

Tarihimizde, huzuru bozanların terbiye edilmesiyle ilgili birçok örnek olay vardır.Şımaran Ermeniler, 1915 de özellikle doğudaki vilayatı sitte-altı ilimizde çıkarttıkları isyanlarla huzuru bozmuşlardı. İç güvenliği tehlikeye düşürerek, cephedeki Türk Ordusunu arkadan vurmuşlar, zor duruma düşürmüşlerdi. Ne oldu?

\r\n\r\n

Huzuru bozanların da huzuru bozuldu. Ülke dışına çıkarıldılar. Mecburi ikamete tabi tutuldular. Ermenilerin de Türklerin de güvenliği inkıtasız sağlanmış oldu.

\r\n\r\n

M.Kemal,  “Mübarek Anadolu topraklarında Ermenilerin hiçbir hakkı kalmamıştır” diyerek son noktayı koymuş.

\r\n\r\n

Devletin güvenliğini, milletin huzurunu bozanları daha güvenli bölgelere almalı.

\r\n\r\n

Türklerde devlet kutsaldır. Hakan ve hükümdar Tanrının yerdeki adaletli kudret elidir. Devlet reisliği Allah vergisidir.(Tanrı kut inancı) Bu sebeple devlete isyan sultana isyandır. Sultana isyan Tanrıya isyandır. Cezasi ise idamdır.

\r\n\r\n

İdam olmadıkça isyan durmaz. İslam’daki; “Kısasta hayat var...”  emri bu konuda devletlere ve ordulara yol gösterir. Yoksa terör, hayat hakkı tanımaz hiç birimize.

\r\n\r\n

Ölmeyi ve öldürmeyi göze alamayan milletlerin, hayatları her zaman tehlikede demektir. Çivi, çiviyi söker. Kurşun sıkana, gül atılmaz. Kendimizi kandırmayalım. Dünya gerçekleri başka. Geçmişten bir olayı tekrar hatırlatalım: Oturup ağlamak yerine cesurca, ölümüne savaşmak gerekir, hayatta kalabilmek için.

\r\n\r\n

765-1031 yılları arasında Abdurrahman bin Muaviye bin Hişam bin Abdülmelik bin Mervan bin el-Hakem tarafındanEndülüste kurulan Emevi Hanedanı;  Ed-Dahil (Muhacir)lakabıyla bilinen Abdurrahman’dan itibaren Üçüncü Hişam’la devam etti ve 275 sene yaşadıktan sonra yıkıldı. Nasıl?

\r\n\r\n

Endülüs’ün altın çağının sonlarına doğru, kimlik ve kişilik sahibi âlimlerin yerini, dünya ihtirası olanlar aldığı gibi, hükümdarlar da cehalet ve dünya sarhoşluğuna dalmaya başladılar. Protokol ve ihtişam, bilhassa II. Abdurrahman’dan itibaren idareyi sadelikten ve halk sevgisinden kopardı. Aile baskısı ön plana çıkarak, mevkilerde yakınlar korunup, gözetilmeye başlandı.

\r\n\r\n

II. Hişam’ı çocuk yaşta vesayetleri altına alan entrikacılar, dâhili bedbahtlar, süflî menfaatleri uğruna, devleti zayıflatmaya ve tefrikayı artırmaya başlayınca, pusuda bekleyen kindar Haçlılara fırsat doğdu. İlk gönül fatihleri yerini tahrip ve kan akıtanlara bıraktı. Nihayet Gırnata’nın son sultanı Ebu Abdullah (Abdullahi’s-Sağir) şu tepe üzerinde hazin hazin ağlarken annesi bağırıyordu:

\r\n\r\n

 “Kadınlar gibi ağlayacağına kalk da erkekler gibi savaş!”

\r\n\r\n

Ardından Ebu Abdullah, Memlukler ve Osmanlıdan yardım istemiş ve bu amaçla Endülüs’ün son meşhur şairlerinden Ebu’lBekâSâlih b. Şerif’i de heyetle birlikte 1486’da Bâyezid-i Velî’ye göndermişti.

\r\n\r\n

II. Bâyezid, bir yandan Memlukler diğer yandan kardeşi Cem gaileleri yüzünden çok üzüldüğü halde savaş açamadı ve Kemal Reisi göndererek Katolikler dışında ölüme mahkûm edilenleri kurtarıp, uzun ve zorlu yolculuktan sonra Akdeniz sahillerine ve İstanbul’a taşıdı.

\r\n\r\n

Mazlum Müslümanları Osmanlı korur ve kurtarırdı. Şimdi bizi kim korur, yardımımıza kaşar? Hiç kimse…

\r\n\r\n

Tek çare savaşmak. Sabretmek ve zaferin getireceği güvenli geleceğe, gerçek barışa kavuşmak. Milletçe ağlamak,bitmişleri oynamak,teröristlere “öldürmeyin bizi”der gibi gözlerine bakmak bize hiç yakışmıyor.

\r\n\r\n

 

\r\n

Son Yazılar

https://www.alexa.com/siteinfo