EN BÜYÜK SORUNUMUZ: "KAHT-I RİCAL" YANİ ADAM KITLIĞI
Ahmet Sandal

Ahmet Sandal

EN BÜYÜK SORUNUMUZ: "KAHT-I RİCAL" YANİ ADAM KITLIĞI

10 Mayıs 2017 - 18:08

 

Yazımın başlığında geçen ve en büyük sorun olarak belirtilen “adam kıtlığı” hakkında bazılarının şu şekilde sesleneceklerini tahmin ediyorum: “Adam kıtlığı mı” dediniz Sayın Yazarım, “etraf adam kaynıyor, her yerde istemediğin kadar adam var.” Evet, bu şekilde seslenenleri duyar gibiyim.

Buna rağmen ben ısrarlar diyorum ki, “bu Dünya’da Müslümanlar olarak en büyük sorunumuz “adam kıtlığıdır.” Hem tüm Dünya’da Müslümanların, hem de bu Ülkede bizim en büyük sorunumuz “adam kıtlığıdır.”

Maksadımı ve derdimi daha iyi anlatmak için, gelin “adam kıtlığı (kaht-ı rical)” derken kastımın ne olduğunu açıklayayım. Önce “adam kıtlığı” hakkında bazı tanım ve açıklamalarda bulunayım:

Adam kıtlığı (kaht-ı rical) nedir? Evet, eskiler “adam kıtlığı” demezlerdi. “Kaht-ı rical” derlerdi. Biz adam kıtlığı diyoruz. İster “kaht-ı rical” diyelim, isterse “adam kıtlığı” diyelim maksadımız, Devlet yönetiminde ya da özel sektör yönetiminde işin ehli, adil, çalışkan, dürüst, güvenilir, fedakar, mütevazi, şeffaf, hoşgörülü, iyi ve doğru  insana olan ihtiyaçtır. Bu insan sayısı da sandığınız gibi çok değildir. Bilakis çok çok azdır.

Bu noktada hemen belirtmekte fayda var. Adam kıtlığı meselesi yalnız günümüze özgü bir mesele değildir. Tarihin bazı dönemlerinde adam kıtlığı bir mesele olmuştur.

Antik Çağda yaşamış Yunanlı Filozof Diyojen’in “adam arıyorum adam” diye gündüz gözüyle elinde fener dolaştığı bilinmektedir. Diyojen “adam arıyorum adam” derken esasında “dört dörtlük adam arıyorum. İşinin ehli ve çalışkan, doğru ve dürüst,  saygılı ve hoşgörülü,  güvenilir ve sadık adam” arıyorum” diye seslenmektedir.

Bir insan ki, “hem işinin ehli ve çalışkan olacak, hem doğru ve dürüst olacak, hem sadık ve güvenilir olacak ve hem de hoşgörülü ve saygılı olacak.” Bu dört özelliği üzerinde bulunduran insanı bulmak kolay mı? Bu zamanda bulmak zor olduğu gibi eski çağlarda da bulmak kolay değildir.

Yukarıdaki özelliklere sahip insanı bulmak çok zor, ancak, sokaklara bakarsan adam çok. Rastgele adam heryerde var. Sokaklardan adamdan geçilmiyor. Ancak, “adam gibi adam” bulmak zor.

Kaht-ı rical noktasında bakış açısı çok önemlidir. Konuya nasıl bakıyorsunuz? Diyojen gibi bakarsanız “adam bulmakta zorlanırsınız.” Konuya Devletin âli menfaatleri açısından bakarsanız da “adam bulmakta zorlanırsınız.” Ancak, konuya böyle bakmayıp da sathi ve yüzeysel bakarsanız, konuya şahsi çıkar ve gündelik menfaatler açısından bakarsanız, kaht-ı rical (adam kıtlığı) sorunu yoktur. Ortalıkta çok miktarda insan vardır. Mesela, bir yerde Bakan ya da Müsteşar oldunuz, bir ekip kuracaksınız, meseleye yukarıdaki iki açıdan birisiyle bakabilirsiniz. Devletin iyi işlemesi, etkili ve verimli bir yönetim kurulması, halkın beklentilerine en iyi cevap verilmesi noktalarında konuya bakarsanız “dört dörtlük adam ararsınız.” Ancak, maksat Devletin ve toplumun çıkarları değil de sizin şahsi çıkarlarınız ise ona göre bir yönetim kurarsınız ve bu noktada da kaht-ı rical sorunu yaşamazsınız.

Öyleyse, bakış açısına göre, “kaht-ı rical (adam kıtlığı) sorunu vardır ya da yoktur.” Filozofik açıdan bakarsan, kaht-ı rical sorunu her zaman vardır. Devleti ya da bir kurumu en iyi şekilde yönetmek noktasında konuya bakarsanız kaht-ı rical sorunu her daim vardır.

Yukarıda “kaht-ı rical (adam kıtlığı) sorununun tarihin en eski devirlerinden beri büyük bir sorun olduğunu belirttik. Bu sorun en çok da Devletlerin yıkılış dönemlerinde görülmektedir.

Bu noktada konuyu Osmanlı Devleti’nin yıkılış yıllarına getirelim: Evet, kaht-ı rical sorunu en çok da Osmanlı Devleti’nin son yıllarında mevcuttur. Kaht-ı rical sorununu  en çok hissetmiş ve yönetici ararken zorlanmış kişilerden birisi de Sultan Abdülhamid Han’dır.  Ulu Hakan Sultan Abdülhamid Han, kendisine yardım edecek ve Ülkeyi, ayakta tutacak ehil yönetici bulmakta büyük zorluk çekmiştir. Bu zorluğa rağmen, Sultan Abdülhamid Han  Ülkemizi 33 yıl ayakta tutmuş, ancak, İttihatçı Talat tarafından, 27 Nisan 1909 tarihinde, silah tehdidi altında Meclis’den hal’ kararı çıkartılarak tahttan indirilmiştir. Kaht-ı ricâl’in en belirgin bir örneği de, II. Abdulhamit’in hall (görevden alınma) kararını bildiren heyette tezahür etmektedir. Bu heyette kimler mi var? Yahudi Emanuel Karaso, Ermeni Komitecisi Aram Efendi, Arnavud Es’ad Toptani Paşa ve Gürci Ârif Hikmet Paşa. Ulu Hakan Abdulhamid Han’ın tahttan indirilme kararını bu isimlerini saydığım adamlar Padişah’a bizzat bildiriyor. Bu durumu resmeden bir meşhur fotoğraf vardır. Padişah’ın tahttan indirildiğini bildirmek için huzura gelen bu adamlar arasında Ulu Hakan Abdulhamid Han mahzun, ancak düşünceli bir şekilde durmaktadır. O resme ne vakit baksam, yüreğimde bir sızı duymaktayım. Ulu Hakan mahzundur, çünkü, haksız bir şekilde iftiralarla, yalan ve dolanlarla tahttan indirilmektedir. Ulu Hakan düşüncelidir, çünkü, Osmanlı Devleti’nin akıbeti karanlıktır. Ve Ulu Hakan haklı çıkmıştır. Çok geçmeden Osmanlı Devleti yıkılmıştır. Osmanlı Devleti’nin yıkılışına onlarca sebep bulunabilir. En büyük sebeplerden birisi de “adam kıtlığı, yani kaht-ı rical’dir.”

Osmanlı’nın son dönemlerinde kaht-ı ricalin bir başka türü daha görülmektedir. Komitacılar, zorbalar ve masonlar meydanı doldurarak, kendilerinden olmayanlara hayat hakkı tanımamışlar ve doğru, sadık, güvenilir ve ehil insanları yönetimden uzaklaştırmışlardır. Bu da en önemli bir sorundur. İşte bu durumdan dolayı şöyle sesleniyorum: “Hey Koca Osmanlı hey, senin son dönemlerinde paşa-maşa unvanıyla seni kimler yönetmiş böyle! Ey Osmanlı ey! Son yıllarında Seni senden olmayanlar yönetmiş. Senden olmayanlar meydanı doldurarak iyilerin, doğruların ve ehil insanların yönetimde yer almalarına imkanı tanınamamışlardır. (Osmanlı’nın son dönemlerinde, yönetimi hile ve entrikayla ele geçiren İttihat Terakki, bir mason kulübüdür)

 

Evet, her daim ciddi bir sorun olan kaht-ı rical (adam kıtlığı) büyük bir meseledir ve en neticede Ülkeleri yıkılışa kadar götürür. Kaht-ı rical sorununu ortadan kaldırmak için insan yetiştirmeye ve çocukluktan itibaren ahlak ve zihin eğitimine önem vermek gerekir, vesselam.

 

Ahmet SANDAL

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar

https://www.alexa.com/siteinfo